KİTAP ÖNERİLERİ

Epiktetos-Düşünceler ve Sohbetler

<p>Romalı filozoflardan Epiktetos’un dört bölümden oluşan eserinin her bir satırında Epiktetos’un farklı konulardaki görüşlerini buluyoruz. Felsefe ve Roma dönemi açısından Türkçe’ye kazandırılmış güzel bir yapıt “Düşünceler ve Sohbetler”. Epiktetos, erken Roma İmparatorluğu’nda Stoa Okulu filozoflarından birisidir.</p> <p>Stoa Okulu M.Ö 336 yılında Kıbrıslı Zenon tarafından kuruluyor ve onun müridi Krisippus ile öğretileri derlenip, toplanıyor. Okul eklektik yöntem kullanan klasik tarzda bir felsefe okuludur. Klasik tarzda felsefe okulları için eğitim, insanın içinde varolan şeyleri ortaya çıkarmak anlamını taşıyordu. Bu okullar için eğitim bir bütün olmalıydı, yaşamla iç içe olan bir eğitim sistemi, elin, gönlün ve aklın eğitimini kapsayan bir eğitim anlayışını içermeliydi. Elimiz bir insanı ölümden kurtarabilir aynı zamanda öldürebilir, gönül bütün insanlığa karşı nefret veya sevgi, bencil veya yardımsever duygular taşıyabilir, akıl insanlığın yararı yada zararına düşünceler üretebilir. Yaşamdaki araçlarımızı iyi yönde de kullanabiliriz kötü yönde de. Bize nasıl kullanmamız gerektiğini öğretecek, klasik anlamda, bütüncül bir eğitime ihtiyaç duyarız. Klasik tarzda felsefe okullarından birkaçına Eflatun’un Akademisi, Pisagor’un Crotan’daki okulu veya Stoa Okulu’nu örnek verebiliriz. Romalı Stoacıların en ünlüleri Seneca, Musonius Rufus ve Epiktetos’dur.</p> <p>Epiktetos Roma’da İmparator Neron’un koruyucularından Epaphroditos’a satılmış bir köleydi ve ismi de “satın alınmış adam, köle, uşak” anlamlarına geliyordu. Epiktetos M.S. 50-60’larda yaşamış bir filozof. El kitabı ve nutukları müridi Flavius Arrianus tarafından yazıya geçirilmiş ve bir kısmı günümüze kadar gelmeyi başarmıştır. Romalı bir filozof’un düşünceleri günümüz için ne anlama gelir, Stoa Felsefesi’nden öğreneceğimiz neler olabilir gibi sorular kitabı ele alan her okuyucunun aklına gelebilecek sorulardır. İnsanlığın geçmişten, özellikle geçmişindeki felsefelerden öğreneceği çok şey vardır. Bu ihtiyacı hissetmeyi engelleyecek teknıoloji açısından parlak bir dönem yaşıyor olsak da bu parlaklık gözlerimizi kör etmemeli çünkü insanın teknik bilgi dışında felsefi, ahlaksal, tarihi, toplumsal bilgilere de ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı hisseden okuyucu için de Stoacı Okul’un bir filozofu olan Epiktetos’u okumanın bir anlamı olacaktır. Stoa Okulu’nun ilkelerinden birisi “ doğaya göre yaşa” ilkesiydi. Günümüz ekolojik sorunları ile moda olmuş “doğaya göre yaşam”, “doğa ile uyumlu yaşam”, “doğal yaşam” gibi ifadeleri hatırlatan bir ilkeyi taşıyor stoa okulu. Acaba Stoacılar zamanında da mı ekolojik sorunlar yaşanıyordu yoksa günümüz insanı için sorunların hissettirdiği bir ihtiyacı “doğaya göre yaşa” her zaman hissetmiş bir felsefe okulu ile mi karşı karşıyayız. Stoa Okulu da doğu felsefelerinde görülen bir doğa yaklaşımını taşıyordu. Doğayı bir bütün olarak görüyorlar ve insanı doğanın bir parçası olarak kabul ediyorlardı. Kozmos doğa yasaları ile yönetiliyordu ve kozmosun bir parçası olan insan da bu yasalara uygun yaşamalıydı. Bu görüşleri yalnızca taşımakla kalmıyor, yaşama da geçirmeye çalışıyorlardı. Epiktetos ta böyle bir okulun filozoflarından birisidir.</p> <p>“Düşünceler ve Sohbetler” adı altında yayınlanan eseri Roma Stoacıları’na ve bir filozofu olan Epiktetos’a duyulacak bir merakı başlatacak niteliktedir. Epiktetos düşünmektedir ki tüm insanların erdemlere yetenekleri vardır ve mutlu olma, sağlam karakter ve öz-denetimli insanlar olmak için tüm araçlara, potansiyele sahiptirler. O zaman insanın içindekileri ortaya çıkarmak anlamına gelen “educare” bu erdemlerin, araçların ortaya çıkmasına yardımcı olmalıdır. Tüm insanlar başlangıç için yeterli ahlaksal sezgilere sahip olsalar da bunların ortaya çıkması ve yaşamda uygulanması için klasik anlamda bir eğitime ihtiyaç vardır. Eflatun’un dediği gibi çaba göstermeden ve alın teri dökmeden iyiliğe, erdemlere sahip olmak mümkün değildir. Epiktetos için de insanın ödevi bu erdemleri kendinde ortaya çıkararak, bunlara göre yaşamaktır.</p> <p>"Sanıyor musun ki bütün gecelerini okuyup yazmakla, çalışmakla ve incelemekle geçirirsen sana idealist diyeceğim. Elbette hayır. Her şeyden önce bu incelemeleri ve çalışmaları ne için yaptığını öğrenmek isterim. Bütün gece metresini görebilmek için uyanık kalan adama idealist demem, aşık derim. Şöhret için uyanık kalırsan sana gözü doymaz derim. Para için uyanık kalırsan, sana çıkarına düşkün cimri derim. Ama aklını geliştirmek, olgunlaştırmak, tabiata uymaya alışmak ve ödevlerini yerine getirmek için uyanık kalırsan ancak o zaman sana idealist derim çünkü insana yaraşır tek ideal budur."</p> <p>Güner Örücü</p>