KİTAP ÖNERİLERİ

Elif Şafak- Aşk

<p>“Hamuş” derdi Mevlana kendine. Yani Suskun. Düşündün mü hiç bir şairin, hem de nâmı dünyayı sarmış bir şairin, yani işi gücü, varlığı, kimliği ve hatta soluduğu hava bile kelimelerden müteşekkil olan ve elli binden fazla muhteşem dizeye imza atmış bir insanın, nasıl olup da kendine SUSKUN adını verdiğini..?</p> <p> </p> <p>    Mesnevi’yi şerh edenlerin çoğu bu ölümsüz eserin “b” harfiyle başladığına dikkat çeker. İlk kelimesi</p> <p>“Bişrev!”dir. Yani “Dinle!” Tesadüf mü dersin ismi “Suskun” olan bir şairin en kıymetli yapıtına “Dinle!” diye başlaması. Sahi, sessizlik dinlenebilir mi?</p> <p>         Bu romanda her bölüm aynı sessiz harfle başlar. “Neden?” diye sorma, ne olur. Cevabını sen bul. Ve kendine sakla. Çünkü öyle hakikatler var ki bu yollarda, anlatırken bile    sır kalmalı.”</p> <p> </p> <p>Böyle başlıyor roman içindeki romanına Elif Şafak. Önce hali vakti yerinde Amerikalı bir ailenin evine konuk oluyoruz, sıradan, tek düze, bilindik hayatlar. Evin annesi Ella uzun yıllar süren ev hanımlığından sonra eğitim aldığı konuda bir iş bulmaya karar verip bir yayın evinde ‘’editör asistanının asistanı’’ olarak işe başlıyor ve eline adı sanı duyulmadık bir yazarın ‘’Aşk Şeriatı’’ adlı kitabının taslağını tutuşturuyorlar incelesin diye. Ve buradan itibaren romanın içinde ikinci bir romana dalıyoruz ve Mevlana’nın güneşi Şems-i</p> <p>Tebriz-i’nin hikayesine, yollarının nasıl kesiştiğine tanıklık ediyoruz. Şems’ten önce Mevlana hakim çizgiye yakın duran bir din alimidir, herkesin sevip saydığı, hürmet ettiği, her sözü bir altın değerinde olan bir bilgindir. Ancak onu tanıdıktan sonradır ki alışılmış tüm kuralları yıkmaya cesaret eder, aşkın, semanın ateşli savunucusu olur ve bir gönül ehline dönüşür. Şems onun kendini görmesi için bir ayna olur, içindeki aydınlığı ortaya çıkarır.</p> <p>            </p> <p>Ancak Şems Mevlana’nın etrafındaki diğer kişiler tarafından pek sevilmez, çünkü dilinin kemiği yoktur. Kimseye yaranmak, sevilmek, takdir edilmek gibi dertleri yoktur. Kitap boyunca ‘’gönlü geniş ve ruhu gezgin sufi meşreplilerin kırk kuralı’’ nı sayar tek tek. Fakat bunlar diğer dinlerin buyurduğu gibi katı kurallar, emirler değildir. Sağduyu sahibi her insanın duyduğunda anlayabileceği, aklının yatacağı ve merkeze aşkı alan kurallardır bunlar.     Bir yandan bu ilahi aşk anlatılırken bir yandan da Ella ile ‘’Aşk Şeriatı’’nın yazarı A.Z.Zahara arasındaki dünyevi aşka tanıklık ederiz. Zahara’da bir nevi Ella’nın Şems’i olur, onun içindeki aydınlığı ortaya çıkarır, onun güneşi olur…</p> <p>Romanda her karakter 1. ağızdan sanki bir günlüğe yazarmış gibi kendi düşüncelerini aktarıyor. Bu da olayları  farklı pek çok bakış açısından görmemizi sağlıyor. Elif Şafak tasavvufu romana öyle güzel yedirmiş öyle akıcı bir dil kullanmış ki, bu konuda hiçbir bilgisi olmayan bir okur bile rahatlıkla anlayabilir verilmek isteneni. Çünkü bilgiçlik taslamamış, merkeze sezgiyi ve aşkı koymuş.</p> <p> </p> <p>‘Benim tasavvufa ilgim bu romanla başlamadı. Tasavvuf merakımın kökleri bundan</p> <p>14 -15 sene öncesine uzanıyor. İlk zamanlarda ilgim daha entellektüel bir merak vesilesiyle idi. Tezimi Bektaşi ve Mevlevi felsefesi üzerine yazmıştım. Ancak tasavvuf romanlarımda hep bir alt akıntı olarak vardı. Ama bu sefer ana damar oldu. Ben bu romanda yüreğimi açtım okurlara. Mevlana’nın bende çok izi var ama bana Mevlana’yı sevdiren kişi Şems’tir. Ben onu ilk defa Şems’in aynasında gördüm ve öyle sevdim.’  der bir röportajında.</p> <p> </p> <p>Sonuç olarak tasavvufa ilgisi olanların büyük bir keyifle, bu konuda bilgisi olmayanlarınsa merakla okuyacağı sürükleyici bir roman Aşk</p> <p> </p> <p>ÖZGÜR BENLİ</p> <p> </p>